19 Aralık 2012

Bu Kapı Hangi Kapı


Uzun zamandır yazmamıştım, özledim yazmayı. Yazmak benim haddime değil ama her insanın boşluğa da olsa söylemek istedikleri, paylaşmak istedikleri vardır sanıyorum ya da ben hep öyle oldum. Mesela anlaşılamadığım zamanlarda hep sesimi yükselterek konuştum yeri geldi kavga ettiğimi sandılar ama öyle değil bu huyum annemden geliyor. 


Hayatım da bana göre öyle olaylar oldu ki benim bile hayretle baktığım. Güya kendi elimdeyse hayatım, seçimlerimi ben yapabiliyorsam benim dışımda gerçekleşen olaylara ne demeliydim. Samimi olarak niyet ettiğim istediğim şeylerin belki de daha dua olarak dilime dökülmeyen şeylerin gerçekleşmesine ne demeliydim. Tabiat ana yürü ya kulum mu dedi. Acaba. Olmayan tabiat ana bana ne verebilir ki. Fark ediyorum da hiç yalnız bırakılmıyorum. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilemedim. Acaba yalnız kalınca doğru yolda sebat edip yürüyemeyenlerden mi olacağım o yüzden mi yalnız bırakılmıyorum. Ya da yalnız bırakılmıyorum çünkü…



Hesap ettim dile kolay on yıldır bu kapıdayım. Şimdi düşünelim bir insan on yıl boyunca neler yapabilir. Doğan bir evlat on yaşına gelir. On yıl çalışan bir insan emekli olmak için gereke yaş haddinin üçte birini doldurur. Üniversiteyi dört yıl okuyan bir öğrenci üniversiteden sonra hemen iş bulursa evlenmiş ve hatta çocuk sahibi bile olur. Peki bu kapıda on yılda gelinin nokta. Taptuk Emre’nin yanında kaç yıl kaldı ki Yunus. On yıl olmasa gerek. Bu kapı büyük kapı ama bu kapıdan herkes çıkınının boyutu kadar nimetle şereflendiriliyor. Sanıyorum benim çıkının altı delik, delik olsa gene iyi tümden çıkının altı yırtık olsa gerek. Olsun aç da olsa bekleriz hesabına girmeye başladım. Gidecek kapı yok, yol yok. Günahımızı affettireceğimiz başka ilah yok. Acizliğimizi bilmeyi nasip et Rabbim.




Hiç yorum yok: