Uzun zamandır yazmamıştım, özledim
yazmayı. Yazmak benim haddime değil ama her insanın boşluğa da olsa söylemek
istedikleri, paylaşmak istedikleri vardır sanıyorum ya da ben hep öyle oldum.
Mesela anlaşılamadığım zamanlarda hep sesimi yükselterek konuştum yeri geldi
kavga ettiğimi sandılar ama öyle değil bu huyum annemden geliyor.
Hayatım da bana göre öyle olaylar oldu ki benim bile hayretle
baktığım. Güya kendi elimdeyse hayatım, seçimlerimi ben yapabiliyorsam benim
dışımda gerçekleşen olaylara ne demeliydim. Samimi olarak niyet ettiğim
istediğim şeylerin belki de daha dua olarak dilime dökülmeyen şeylerin
gerçekleşmesine ne demeliydim. Tabiat ana yürü ya kulum mu dedi. Acaba. Olmayan
tabiat ana bana ne verebilir ki. Fark ediyorum da hiç yalnız
bırakılmıyorum. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilemedim. Acaba yalnız
kalınca doğru yolda sebat edip yürüyemeyenlerden mi olacağım o yüzden mi yalnız
bırakılmıyorum. Ya da yalnız bırakılmıyorum çünkü…
Hesap ettim dile kolay on yıldır bu kapıdayım.
Şimdi düşünelim bir insan on yıl boyunca neler yapabilir. Doğan bir evlat on
yaşına gelir. On yıl çalışan bir insan emekli olmak için gereke yaş haddinin
üçte birini doldurur. Üniversiteyi dört yıl okuyan bir öğrenci üniversiteden
sonra hemen iş bulursa evlenmiş ve hatta çocuk sahibi bile olur. Peki bu kapıda
on yılda gelinin nokta. Taptuk Emre’nin yanında kaç yıl kaldı ki Yunus. On yıl
olmasa gerek. Bu kapı büyük kapı ama bu kapıdan herkes çıkınının boyutu kadar
nimetle şereflendiriliyor. Sanıyorum benim çıkının altı delik, delik olsa gene
iyi tümden çıkının altı yırtık olsa gerek. Olsun aç da olsa bekleriz hesabına
girmeye başladım. Gidecek kapı yok, yol yok. Günahımızı affettireceğimiz başka
ilah yok. Acizliğimizi bilmeyi nasip et Rabbim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder