12 Ekim 2012

Hastayım: Kendimi Beğeniyorum


                 Şimdi başlığı görenler diyecekler ki kendini beğenmek bir hastalık mı? Onu da nereden çıkardın. Bu benim bildiğim değer yargıları içinde evet bir hastalık. Rabbimiz bile Kuran-ı Kerimde tek başına kendi yaratmışken bizleri diyor ki "Biz yarattık..." yani eneden oldukça uzak. Ama yaratılan insanlar haşa yaratmak fiilini bile çok rahat kullanır olmuş.

- Ben yarattım.
- Çok yaratıcıyım.

              Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi yaratılan aciz bir varlık nasıl olur da yaratabilir, neye ve kime istinaden yaratmak fiilini kullanabilir benim aklım almıyor.

               Kendini beğenmeyi bir hastalık olarak ele aldım çünkü; kendini beğenen insan asla karşısındaki insanı beğenmiyor ve hep kendi nefsini üste görüyor. Bu bulunduğum çevre faktörünün etkisiyle gözlemlerim; özellikle okumuş, sosyal bir statüye sahip olan insanlarda daha da yayın bir hastalık. Bu öyle bir hastalık ki "Farklılık mülahazası şeytandandır." düsturuna tamamiyle ters bir hal ve ahval. Her insan elbet farklıdır. Tüm insanları aynı şartlar ve ortam içerisinde değerlendirmek elbet Nazi Almanya'sının yapmaya çalıştığı kafatasçılıkla bir olacaktır. Her birey,kültürü, rengi, ırkı dili ve sayamayacağım bir çok somut ve soyut özelliğiyle farklıdır yalnız unutmamak gerekir ki her canlı ölümü tadacak ve inanan ya da inanmayan her bireyin götürebileceği tek dünyalık iki metrelik kumaştır.



                 Şimdi sana döndüm ey nefsim sus ve dinle tüm gönül erleri, gönül sultanları ben demekten haya etmekte, nice gönül sultanları ki kendilerini bir hiç görüp kendilerini, nefslerini Allah yolunda satmaktayken sen kime neyinle caka satmaktasın. Önce soluna dön ve bak nice günahlarla başın beladayken kime neyinle hava atmaktasın. Bir damla necisten geldin, bir avuç toprak olmak için yaşamaktasın. Uyan ve ötelere bak.

08 Ekim 2012

Şeytan'ın Hileleri


Sağolsun çevremde gerçekten Allah'ı hatırlatan arkadaşlarım varda onların sayesinde zorla da olsa ilim öğrenmeye teşvik ediliyorum. Azazil belki birçoğunuz bu ismi duymadınız bende duymamıştım. İblis desem herkes bilecektir. Azazil, İblis'in diğer adı. İblis, bilindiği üzere cin taifesindendir. Asla ve asla melek değildir. "Şeytanda bir melektir." Söylemleri kesinlikle yanlıştır. Çünkü, melekler yaradılış itibariyle nefis sahibi değillerdir ve Allah'a karşı gelmek gibi bir olgu meleklerde söz konusu değildir. Hal böyle olunca Azazil cin taifesinden olsa bile yüz yıllarca yapmış olduğu ibadet ve taat sonucunda meleklerin duası ve bereketiyle meleklere hoca olmuş ve hiç bir itaatsizlik göstermemiştir. Ta ki Hz.Adem (a.s) yaradılışına dek.

 Ne zaman ki Hz. Adem (a.s)'ın bedeni yaratıldı o zaman Azazil, kendisine o kadar lütuf ve ikramda bulunan Rabbine asi geldi ve Azazil iken Şeytan oluverdi. Ve bilindiği üzere kıyamete kadar biz kulları doğru yoldan saptırmak için çok çeşitli yollar denemekte vesvese silahını bizlere doğrultmaktadır. Yapılması gereken korunma yolları kolay olmakla beraber bilinçli davranılması gerekmektedir. İnternet doğru kullanılırsa gerçekten fayda veren bilgilerde içermektedir. Youtube'nin katkılarıyla bir kaç video paylaşarak şeytanın hilelerinden bir kaçına yer vermek istiyorum.




05 Ekim 2012

Kalp Suyu


“Niceler sultandı, kıraldı, şahtı,
Benimle değişti, talihi bahtı…”

Nice sultanların gönül verdiği, nice yiğitlerin, hatunların uğruna savaştığı, eşini yurdunu yuvasını tek eğlediği bir yar.

Bu öyle bir yar ki adı anılınca yürek yakan, anılmadığında kalp sızlatan bir yar. Bu öyle bir yar ki adı anılınca kapıların açıldığı, gönül verilince dünyada ne kadar dert bela varsa onunla imtahan edildiğin ve kendine olan aşkını sınayan bir yar. Bu öyle bir yar ki; niceleri bendedir o yar dediği için testereyle kesilir, niceleri kaynar sulara atılır, niceleri ağır taşlar altında ezilir. Bu öyle bir yardır ki onun adı anılınca dünya dönmekten vazgeçer, onun adı anılınca sen dünyanın etrafında dönersin de dinlersin senin gibi o yara aşık olanların zikrini. O öyle bir yardır ki sadece ona aşık olanlar seni anlar.




O yare aşık olanlar birbirini çok iyi tanırlar. O’na aşık olanlarda onu hatırlatan emareler bulunur. Yürüyünce onun için yürür, konuşunca onun adını onun güzelliğini konuşur. Ondan başak söz söylemek ondan başkasını düşünmek haramdır. O’na aşık olanlar o yare aşık olmayanları deli gözüyle görür ve inanamazlar. Nasıl O’nu söylemez nasıl O’na itaat etmezler anlayamazlar. Halbuki O yare aşık olmayanlar mecnun, meftun, deli diye yaftalarlar O’na aşık olan gönülleri. Sanırlar ki O’na aşık olmaya gerek yoktur. O’nun adını söylemeye O’na itaat etmeye, derine dalmaya gerek yoktur. Derine dalınırsa delirmek söz konusudur. Haşa kim aşkın şerbetinden içmişte delirmiş bilakis gözü gönlü aydınlanmıştır. ALLAH dedikçe kalp suyunu bulmuş içtikçe coşmuş, içtikçe mutmain olmuştur. Bu kalp suyu odur ki O yare meftun, O yare aşık, Rabbine aşık olan gönüllere güller ekmiş nice kutlu nesiller yetiştirmiştir. Nasıl ki bu fani benden suya muhtaçtır. Kalp de nice yangınlara gebedir. Bu yangınlar ancak ALLAH demekle sönmekte Rabbe aşkla yücelmektedir. O yare Rabbe kul olmak ümidiyle. Aşık olamasak da O nazlı yare aşık olan gönülleri gördük Elhamdülillah. Aşkını ver Rabbim aşkın istiyoruz.