Bir yılbaşı furyasıdır alıp yürüdü.
Ne oluyoruz nerdeyiz kim bu sakallı kırmızı kıyafetli ho ho diye göbeğini tutan adam. Biz
Türkmüyüz. Evet deyişinizi duyar gibiyim. Eee söyle bakalım hoş bir Türklük
davası tutanlar yada Kemalistler Osmanlıyı kabul etmeler tamam Göktürklerin
tarihine bakalım var mı bizim kültürümüzde bir noel kültürü yok. Ee bu yapılan
iş ne. Nedir bizim Şükran günü niyetiyle hindi pişirmemiz. Yeni yıla kızmızılarla
girince uğur getirmesi felan. Şükran Günü’nün ne olduğunu aşağıdaki linkten
okuyabilirsiniz.
Şimdi biz ne Kanadalıyız ne Amerikan.
Ki uğur inancı çok tanrılı pagan
dinlerinden kalma bir inanç. Nazar boncuğu Şamanist bir inaç. Bakın aslında biz
Müslüman olduğumuzu idea etmekteyiz fakat inancımızı sorgulasak yok uğur
getiren kırmızı, uğurlu sayı, uğurlu yüzük, uğurlu kalem vb. bir çok şeyi
sıralayabiliriz. Yani bunun altından şu çıkar uğurlu çünkü benim istediklerim
oluyor bu objeyi yanımda taşırsam. Puta tapıyorum çünkü o benim tanrım ve
yardımcım. Abarttığımı düşünebilirsiniz fakat bu uğur adledilen şeyler aynen
putlar gibi hiçbir kudreti olmayan nesneler. Ya bu şeyin kendine hayrı yokken
sana nasıl uğur getirebilir. İşlerini yoluna sokabilir. Bu yılbaşı olgusunun
sadece küçük bir bölümüydü burda anlattığım. Şimdi gelelim çam ağaçlarına.
Hiristiyanların inancına göre Hz. İsa mesih
gökten indiğinde çamın üstüne inecekmiş. Ya Müslüman geçinen kardeşim
sen ki, Rabbinin her gün çağrısına kulak asmaz seni Yaradana karşı gelirsin.
Ezandan rahatsız olup sabah ezanının sesi kızılması için şikayet etmedik yer
bırakmazsın. Sen kendince bu kadar çağdaşsın. Dine karşı gelmek modernizim
çağdaşlık ya eee bu çamın senin evinde
ne işi var.
Üstad Necip Fazıl’ın dile getirdiği
gibi.
Her şey akar, su, tarih,
yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden
nur akar; birinden kir.
1 Ocak tam bu mısraları anlatır.
Mekke’nin fethidir. Bu gün öyle bir gündür ki evinden yuvasından yurdundan
edilen Nebiler Nebisi (s.a.v.) Mekke’ye ayak basacaktır. Tekrar kovulduğu
memleketine ve bu fetih kalplere nur olacak bir çok putperes yüzünü Alemlerin
Rabbine dönecektir. Birçoğumuz belki bilmez bu günün Mekke’nin fethi olduğunu,
birçoğunuz bilmez bu gün yapılan günahların zülmeti yüzünden evliyaların
sabahlara kadar afları mağfiret olunmaları için dua ettiğini. Birçoğunuz bilmez
gece yarısında Kuran okuyarak yağan zülmeti dağıtmaya çalışan müminlerin
olduğunu.
Bu 1 Ocak öyle bir tarihtir ki,
kişinin tarafını açık ve aleni belli ettiği bir tarihtir. Karınca misali Ey
karınca İbrahim’in atıldığı ateşi senin bir damlacık suyun söndürür mü sanırsın.
Bilirim söndürmez ama safımız belli olsun. İşte bir Ocak günü lütfen safları
sık tutalım.
Ben doğma büyüme bir Ankaralı olarak
Ankaralı olmanın nasıl bir şey olduğunu kendi yaşanmışlıklarımla dile getirmek
istedim. Her insan memleketini sever. Tabi benim baba tarafım Güdül’ü ve ben
bundan pek haz etmiyorum neden diyeceksiniz nedeni şu ki neymiş efendim
Güdüllüyle yılanı bir çuvala koymuşlar yılan beni kurtarın demişmiş. Bak sen.
Evet soruyorum şimdiye kadar hanginizi
soktum yılan gibide bu tabir kullanılıyor. Tamam kabul etmek lazım Güdüllüler
çok uyanık geçinen insanlar olabilir Ulus meydanında 1 liraya aldığınız 12 tane
pili size bu gavur malı çok iyi marka o yüzden 10 lira diye Güdül merkezde sizi
kandırmaya da çalışabilir ama bir Güdüllü bir Güdüllüyü ki benim babamı asla
kandıramaz. Misal Güdül erkekleri çok inattır ve buna Güdül inadı denir. Şimdi
beni tanıyanlar diyecek ki babana çekmişsin evet ve çok kindarlardır. Bide
paragözler babam bu kısma çekmemiş paragöz olsaydı belki şu an başka şartlarda
hayatını ikame ettirirdi. Neyse baba tarafı böyle anne tarafıma gelince
Kızılcahamam. Annemin tarafına hacı hoca takımı çok bulunur ama maalesef bu
hacı hocalar Yeşilçam filimlerin de ki hoca takımı ayağından hani gelip mevlüt
okuduktan sonra cebini gösteren takım. Yeşilçam filimleri de zaten hacı ve
hocaların hepsi böyle imajını vurgulamak ve insanların dinlerinden soğumasını
sağlamak amacıyla bilinçli yapılan bir durum olsa da o konuyu başka sefer
işleyelim. Eşim Gölbaşılı sonuç her
yerden ANGARALIYIK.
Ankara’yı birçok insan sevmez,
Ankara’nın havası gibi yüzü de soğuktur. Çok ciddi bir cehresi vardır. Belki de
Başkent oluşu, memur şehri oluşundandır. Mesela Osmanlıdan kalma camileri
yoktur. Belki de vardır ama yıktırılmış yada yıkılmaya terk edilmiştir. Bu
konuda bilgim yok benim bi bildiğim Hacı Bayram Cami vardır ki ruhunuzun
teneffüs ettiğini hissettiğiniz tek yer belki de orasıdır. Kokusu misk-i
amberdir. Şükür restore edildi de biraz daha ilgi arttı. Yapay gölleriyle
meşhurdur. E deniz vardı da biz mi yüzmedik. Denizi olmayan memlekette yüzmeyi
bilmemek normal. Bi Güdül çayı maceram var ama anlatmayayım. Tek hatırladığım
babamın onca uğraştan sonra tek bir tane balık yakaladığı ve onu da benim
yediğim. O zaman ilkokuldaydım galiba. Görüp göreceğimiz buydu Güdül’dan
nasibimiz bu kadarmış.
Harikalarla dolu bir diyarımız var ki
evimiz on dakika uzaklıkta olmasına rağmen açıldıktan nice sonra gittim ya
benim gençliğim biraz daha farklı yerlerde geçtiği için şükür cennet
bahçelerimiz çoktu oralara takılıyorduk. (Cennet bahçeleri Allah'ın anıldığı
yerler.) Olsun genede üniversite bunalımında çok turlamışızdır Tülinimle.
Şimdi bide bebe kültürümüz var. Ben
ilk defa Ankara’dan çıktım. Anadolu’nun masum kızı Trakya’ya okumaya gider… Ve
hikaye burada başlar. Benimle dalga geçtiler. Neymiş ben erkeklere bebe
diyormuşum. Allah Allah ne diyecektim. Çocuklara da bebe diyormuşum. E ne var ki bunda tabi Ankara dışında bi yere
gitmediğimiz için şimdiye kadar kimse farketmemişti. Çünkü herkes Angaralıydı.
Bebe kelimesini bu kadar çok kullandığımı orada anladım. Neymiş e harfi ve n
harfi yanyana gelince uzatıyormuş Anadolu insanı. Ben kahvereeengi diyormuşum.
Duru kulağını çınlatıyorum. Oda arkadaşım Duru çok gülerdi ben konuşunca. Neyse
bebe demekten vazgeçmedim bu benim kültürüm sonuçta. Bide oyun havası kültürü.
Babam bana ilk defa telefon aldı 1100 hiç unutmam KVK’dan çıktık. Meryem ona misket yüklesene dedi. Ya baba telefon benim
misketi ne yapayım. Neymiş telefonum misket çalacakmış . Düşünsenize derste
açık unuttuğumu.
Oy farfara farfara
Ateş de düşmüş şalvara
Ağzım dilim kurudu
Kız sana yalvara yalvara…..Haydaa
Ya benim imajı bi düşünsene Maltepe
Dershanesi’nde rehber öğrencilik yapıyoruz güya benim tel nasıl çalıyor. Bide maalesef
ki bizim oyun havalarımızın hepsi müstehcen. Tabi bunu bilmiyordum. Sonradan öğrendim. Eşim
sağolsun sürekli seymen fm dinlettiği için oyun havası dinleyen Ankara kızı
moduna girdim. Hayatımda hiç bu kadar çok dinlememiş ve söylememiştim. İşte gerçek şu çünkü hiçbir
bayan erkeği değiştiremez, ama erkek değiştirir, kültürünü empoze eder, belki
kadında erkeği sindirir. Neyse oğlum bile kapı gıcırtısına oynar oldu. Geçen gün
ufo ufo diye şarkı söyleyip saz bile çalıyordu gerisiniz siz düşünün.
Herşeye rağmen Ankara candır. İstanbul gibi kalabalık
değildir. Şaşası yoktur ama içinde öyle güzel insanlar vardır ki orayı güzel
yapar. Kim ne derse desin memleket ayrı kokar.
Bu ara bir blogun müptelası oldum.
Herkesin artık rahatlıkla tartışa bildiği, birçok konuyu belgeler ışığında
kendine özgü bir tarz da anlatan bu kardeşimin ağzı bozuk olsa da değindiği
şeyler çok güzel. Ömer Çelakıl’ın aklımızı çeldiği illuminati, Kabe’ye inen
melek, Atatürk öldü mü yoksa öldürüldü mü, masonmuydu, sebatyistmiydi, 11 Eylül
saldırılarının deşifresi gibi bir çok konu. Ben onun bloğundan kopyala yapıştır
yapmayacağım çünkü prensiplerime ters blogu sayfa sonunda yazacağım benim
değinmek istediğim farklı şeyler.
Neyse ergen bunalımıyla yazılmamış
olan bu bloğu okumadan öncede you tube aracılığıyla ve de Mustafa Armağan’ın
çıkarmış olduğu Derin Tarih adlı dergiyle de pekiştirdiğim bilgiler ışığında tv
ye daha farklı bakar oldum. Reklamcılık dersi görmüş olan biri olarak hangi
simgeler ne için kullanılırında biraz farkında olduğum için zaten bi çok
reklamda anlatılmak istenenin arkasını az çok görebildiğime inanıyorum. Şimdi
ise tek bir cümleyle neler empoze edilmek isteniyor onları farketmeye başladım.
Bunları paylaşmak istiyorum. Capyy mevye
sularının tabiat anaya teşekkürü facebookta bariz olarak deşifre edildi ki
üzerinde çok durmayacağım. Onun haricinde dün bir fondoten markasının sloganı
dikkatimi çekti. SONSUZ OL. Bu ara çok
İşler Güçler dizisiyle haşır ve neşir olduğumuzdan ötürü” Bu ney lan” diyorum v
bir örnek daha sergilemiş oluyorum tv’nin üzerimizdeki etkisine. Ben fondoten
kullanacağım sonsuz olacağım sanki bana abı hayat. Çok basit gelebilir fakat bu
benim yorumum; Biz Müslümanlar ahiret inancına sahibiz. Sahip olmalıyız yoksa
dinimizin bir temelini yerine getirmediğimiz için temel çürük olduğu için
çöker. Sonuzluk kavramı sadece cennet ve cehennem hayatı için geçerlidir. Ve o
gün geldiğinde İsrafil Sur’a üfler ölüm koç süretinde getirilir ve ölüm öldürülür.
Bundan sonra ölüm yoktur. Eee peki ben bu kremi sürünce neden sonsuz oluyorum
amaç ahiret hayatına inancın kaldırılması. Şu çok konuşulan gizli cemiyetin
amacı da bu ölseler de hiç yaşlanmayacak ve başka bir alemde yaşayacaklar. Neymiş
efendim 21 Aralık kıyamet kopacak diye insanlar çok korkuyormuş. Benim lisede
bir arkadaşım vardı hiç unutmam Edebiyat dersinde bir alevi arkadaşımız hocaya
öbür dünyaya geçişin olup olmayacağını sordu amaç zevzeklikti ama benim arkadaş
lafı yapıştırdı ben hemen söyleyim mezarlıklar birer kapıdır öbür aleme. J Hiç böyle düşünmemiştim. Ve ben ölünce
kıyamet kopmuş demektir. Büyük kıyamet aslında benim için küçük kıyamettir ben
öldüysem eğer.
Sonra Çif reklamı bu reklamda
deniliyor ki fayans ve yüzeyleri daha az çizer daha az tortu bırakır haydaa
neden hiç bırakmaz denilmiyor. Neden çünkü içinde mermer tozu bulunuyor. Mermer
tozunun yanında amonyak ki onun
zararlarını da ayrıntılı olarak vereceğim linkten bakabilirsiniz.
En para nokta com reklamı neymiş
efendim herkes faiz denizinde yüzüyormuş. Evet, bu ne demek oluyor faiz
günahında yüzüyor faizler size deniz olarak %90 ı Müslüman olan bir ülke
diyeceğim belki de normal hayatta kullanılan büyük yalanlardan biride bu Müslüman
ülkede kimsede yaw bizim dinimizde faiz haramdır bu kadarda gözümüze sokmayın
günahtır yapmayın etmeyin demiyor. Diyeceksiniz ki ya saçmalama şimdiye kadar
hep faiz reklamlarını ilk defa mı gördün yok ilk defa görmedim ama bu kadarda
herkes faiz denizinde yüzüyor o bak ne güzel herkes yapıyor sende yap tarzında
bu kadar göze batan ve bu kadar açık vurgulanan bir reklam hissetmemiştim.
Demek isteniliyor ki Ey Müslüman bak herkes faiz denizinde yüzüyor sende gel
atla ne olacak bu devir böyle zaman sana uymuyor sen zamana uy atla altınların
içine yüz çıbıldak çıbıldak.
Birde şu pepe ve laura’nın yıldızı
adlı çizgi filimler de gözüme batan şey, Laura zaten İsrail bayrağı desenli bir
pijamalar karşımıza çıkıyor ve ne isteyecekse yardımı o kurtardım dediği
yıldızdan istiyor yani Haşa Allah’ın yerine bir yıldız konuluyor. Bu örnek
Şeker Portakalı adlı çok ünlü romanda da var ki bende okumuştum ilkokulda
etkilenmiştim. Çocuk her şeyi ağaca anlatıyor ondan istiyor isteyeceklerini
yani insanlar tapınmak fıtratıyla doğdukları için illa tapınılacak bir meta
ararlar bazıları ineğe bazıları timsaha bazıları paraya bazıları şeytana tapar
illa ki tapar dehistim diyen kişi bile yalnız kaldığında bir ilaha açar
duygularını bu ağaç olur yıldız olur oyuncak ayı olur ama mutlak olur. Neyse bu
çizgi filimde bu kızın anası opera sanatçısı anladığım kadar siz piyanist
şantör olarak da algılayabilirsiniz neyse hep babası bakıyor çocuklara bu baba
kahvaltı hazırlıyor, alışveriş bulaşık ee ana nerde işte bizim bildiğimiz baba
çalışır ana çocuk bakar, tamam annede çalışacaksa baba evde oturup
çalışmamazlık yapmaz yani deniyor ki kadınlar iş hayatında yer alsın erkeğin
çocuk bakması ev işi yapması yadırganmasın tamam yadırgamayız bizim peygamberimizde
(s.a.v) eşlerine yardım ediyormuş ama eve ekmek getirmekle zorunlu tutulan
erkektir. Bu Pepe’de de geçerli hem anne hem baba çalışıyor nine ve dede
bakıyor tamam haksız değil bende çalıştım bizim de yavrumuza 6 ay baktılar ama
bu tamamiyle yansıtılmalı mı bilmiyorum. Anneler de çalışma hayatına
özendirilmeli mi ev hanımımıyım diyince karşınızdakine hımm denilmemeli. Ev
hanımlığı hem çok zor hem de çok kutsal bir meslek kim ne derse desin. Tamam
okumalı kendini geliştirmeli doktorda olsa profesörde olsa her kadın bir anne
ve bir ev hanımıdır ve işte biz çalışan kadınlar iş hayatındaki üstünlüğümüzü
ev hayatında da yürütmeye çalıştığımız için belki de boşanmalar bu kadar
çoğaldı. Evine giden her kadın artık doktor yada müdür değil sadece anne ve
eşinin hanımı olarak girmelidir. Bu benim kanaatim ister size uysun ister
uymasın.
Sonuç şu ki daha bunun gibi nicesi şu
an aklıma gelenler bunlar yine gözlemlerimi nacizene paylaşacağım.
Uzun zamandır yazmamıştım, özledim
yazmayı. Yazmak benim haddime değil ama her insanın boşluğa da olsa söylemek
istedikleri, paylaşmak istedikleri vardır sanıyorum ya da ben hep öyle oldum.
Mesela anlaşılamadığım zamanlarda hep sesimi yükselterek konuştum yeri geldi
kavga ettiğimi sandılar ama öyle değil bu huyum annemden geliyor.
Hayatım da bana göre öyle olaylar oldu ki benim bile hayretle
baktığım. Güya kendi elimdeyse hayatım, seçimlerimi ben yapabiliyorsam benim
dışımda gerçekleşen olaylara ne demeliydim. Samimi olarak niyet ettiğim
istediğim şeylerin belki de daha dua olarak dilime dökülmeyen şeylerin
gerçekleşmesine ne demeliydim. Tabiat ana yürü ya kulum mu dedi. Acaba. Olmayan
tabiat ana bana ne verebilir ki. Fark ediyorum da hiç yalnız
bırakılmıyorum. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilemedim. Acaba yalnız
kalınca doğru yolda sebat edip yürüyemeyenlerden mi olacağım o yüzden mi yalnız
bırakılmıyorum. Ya da yalnız bırakılmıyorum çünkü…
Hesap ettim dile kolay on yıldır bu kapıdayım.
Şimdi düşünelim bir insan on yıl boyunca neler yapabilir. Doğan bir evlat on
yaşına gelir. On yıl çalışan bir insan emekli olmak için gereke yaş haddinin
üçte birini doldurur. Üniversiteyi dört yıl okuyan bir öğrenci üniversiteden
sonra hemen iş bulursa evlenmiş ve hatta çocuk sahibi bile olur. Peki bu kapıda
on yılda gelinin nokta. Taptuk Emre’nin yanında kaç yıl kaldı ki Yunus. On yıl
olmasa gerek. Bu kapı büyük kapı ama bu kapıdan herkes çıkınının boyutu kadar
nimetle şereflendiriliyor. Sanıyorum benim çıkının altı delik, delik olsa gene
iyi tümden çıkının altı yırtık olsa gerek. Olsun aç da olsa bekleriz hesabına
girmeye başladım. Gidecek kapı yok, yol yok. Günahımızı affettireceğimiz başka
ilah yok. Acizliğimizi bilmeyi nasip et Rabbim.