01 Eylül 2012

HEY GİDİ GENÇLİK HEY!




Bu sözü duymayan bir gencimizin olmadığını sanıyorum. Güngörmüş geçirmiş büyüklerimiz nerde, ne zaman, gençlerimizin sorumluluk almadan nerde akşam orda sabah hallerini görünce söyledikleri çok madinar bir sözdür “hey gidi gençlik hey!” nereye gidiyorsunuz. Evet, düşünmek lazım nereye gidiyoruz. Zaman sana uymuyorsa sen zamana uyacaksın, mantığıyla dayatılan içi boş felsefenin ceremesini çektiğimiz şu günlerde batı kültürleri yönünü şarka dönmüşken batıya ayak uydurmaya, onların kültürleriyle evlatlarımızı yetiştirmeye ne zaman son vereceğiz. Öyle ki on sekiz yaşına gelen çocuğunu ben sana bakmak mecburiyetinde değilim diyerek evden kovan batılı ebeveyn yaptığı yanlışı anlamış ve artık çocuğumuza sahip çıkalım diyerek doğu öğretilerini benimsemişken biz, evlatlarımızı kendi ayakları üstüne bassın, gençliğini yaşasın, genç adam istediğini yapsın, diyerek küçük yaşta aileden ayrılıp arkadaşlarıyla yaşamasına izin verdik. Bununla da kalmayıp biz çok zorluk çektik küçük yaşta çalışmaya başladık aman bizim çektiklerimizi evladımız çekmesin diyerek yeri geldi içinde emekli maaşımızın olduğu kartı evladımızın eline teslim ettik. Sandık ki böyle yaparsak ebeveyn olma görevimizi yerine getirdik. Asla! Ne çocuğumuz mutlu oldu ne de bizi mutlu etti. Hiçbir şeyin zorluğunu yaşamadan elde eden neslimizin nefsi azdıkça azdı ve mutsuz, hayattan tat almayan, hiçbir ideali, hedefi olmayan içi boş bir gençlik türedi. Suçlusu gençlik mi yoksa biz ebeveynler mi bilemedim.

Gençliğimizin sorunları öyle ki özgür olma heves ve hevesatıyla bitmiyor. Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar onlara, teknolojiyi sunuyor. Teknolojiyi sunmakla kalsa iyi. Basılı ve görsel medyada sunduğu reklamlarla cehennemi cennet göstermekte, haramı helal kılmakta, kendini nefsin isteklerinden uzak tutmaya çalışan kutlu neslimizi yobaz olarak yaftalamaktadır. Teknolojinin marifetleri,içi boşaltılmış aşklar, teknolojiyi olumsuzluklara kullanan medya patronları, dünyanın neresinde olursanız olun bir tıkla bilgi yanınızda diyerek satılan telefonlar ve benzeri birçok safsafta sonunda gelinen nokta. Anne babasının kandilini, bayramını mesajla kutlayan yeni nesil. Gerçek bir dostluğu yaşayamamış binlerce genç. “Yahu senin hiç mi arkadaşın yok gez dolaş evladım bilgisayara yapıştın” diyen annesine “anne benim 1 milyon arkadaşım var facebookta” diyerek caka satan bir evlat. Halbuki dostluklar böyle basite alınacak bir olgu değildir. Çağımızın hastalığı depresyon diyor uzmanlar, tabi ki depresyon olur çünkü insanımız sıkıldığında dertleşecek, omzunda ağlayacak bir dosta muhtaç. Sevindiğinde mutluluğunu paylaşmak facebook ya da twitterda “mutluyum” yazıp kaç kişi beğenecek diye sürekli anasayfayı yenilemek olmamalı. Mutluluğumuz, sosyal medyada paylaştığımız videonun kaç kişi tarafından beğenildiğine bakıp beğenme sayısıyla doğru orantılıda da olmamalı.

 Herkesin yere göğe sığdıramadığı teknoloji, insanımızı kendine bir sigara tiryakisi gibi bağımlı kılmakta. Bu bağımlılık öyle bir şey ki sigarayı bırakmanın daha kolay olduğu kanısındayım. ABD'de yapılan araştırmada; Her üç boşanmanın birinde boşanma nedeni olarak internet bağımlılığı gösterilmekte. İnternet kullanıcılarının % 29'u ile % 50'sinin internet bağımlısı oldukları ortaya çıkarmış. Ülkemizde ki boşanma oranlarına bakılırsa bizimde batıdan aşağı kalır yanımız yok gibi.

Peki ne yapmalıyız. Teknoloji tamamiyle zararlıdır diye evimize tv, internet ya da telefon sokmama gibi bir durumumuz yok. Ama kontrollü bir teknoloji kullanılmalı. Çocuğumuz saatlerce internette ne yapıyor bakılmalı, anne baba evladıyla ilgilenmeli ki çocuk sevgi ve ilgiyi başka yerlerde aramamalı. Herhangi bir sıkıntısı olduğunda kendi yaşıtında tecrübesiz birinin verdiği akılla iş yapmak yerine bu konuyu babama sormalıyım o akıl vermeli demeli. Bizim kültürümüzün belki de en kötü öğretilerinden biri çocuklar öyle ulu orta yerde sevilmez, büyüklerin yanında öpülmez. Hanımına bir bey asla adıyla başkalarının yanında hitap etmez, O, şu, öteki gibi zamirler kullanarak seslenir. Öncelikle biz müslümansak öğretilerimiz İslam üzerine olmalı nerde görülmüş peygamberimizin(s.a.v) çocukları öpmediği, hanımlarına öteki, beriki diye hitap ettiği. Tam tersi gözümün nuru diye hitap ettiğini siyerden okuyabiliriz. Sonuç şu ki, önce anne baba olmayı hak edeceğiz, hakkını vereceğiz. Sonrasında evladımızın girdiği çevre, arkadaşları, arkadaşlarının aileleri ve onlara değer vereceğiz, konuşmasına fırsat vereceğiz. Eğer sürekli susturulursa bir çocuk, kendini rahat hissettiği kendine değer verilen ve konuşmasını fırsat verilen ortamları tercih eder. Ki sosyal medya herkese istediğini söyleme hakkı tanıyor ve insanları böylelikle cezbediyor. İyi bir anne baba olmak iyi bir evlat olmak o Kutlu Nebi’nin öğretilerine ayak uydurmaktan geçiyor. O’na (s.av.) tabi olmak, onun yolunda gitmek duasıyla. 

Hiç yorum yok: