22 Ocak 2014

KARIŞIK ZAMANLAR

 
 
       Bilindiği üzere televizyon izlenilemeyecek hal aldı. Bir yerde yolsuzluk, bir yerde dershane kapatma mevzusu, yok paralel devlet, ihh el kaide örgütü oldu derken medya okur yazarlığının ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu anladık. Bizim atalarımızın bir sözü "Armut piş, ağzıma düş." biz okumaktansa konuşanları dinlemeyi ve tenkit etmeyi sevmeyen bir milletiz. Medya ne gösterirse doğrudur. Yine bir atasözümüzle devam edeyim "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz." diye kim iyi kim kötü hemen yaftalarız.
 
 
 
 
       Bedduayı dilinden düşürmeyen milletimiz bir insan beddua etti diye lanse edilince hepsi peygamber kesilecek kadar acımasız eleştiri yaparken "kişinin her duyduğunu söylemesi ona günah olarak yeter." "Ebu Hureyyre'den rivayet olan hadisi duymazdan geldiler. Burada kim haklı kim haksız kavgası yapılmamalı hak değirmende iddea edilir. Biz koca bir millet olarak ve Müslümanları tek tek işkencelerle anti demokratik hareketlerle indirilirken milli irade hiçe sayılarak haritanın bütününe bakmak gerekirken ve himmet hasıl olmuşken o'cu bu'cu diye ayrılmak ayrıştırmak niye.
 
 
       Şu zamanlar ki dimdik durarak fitnecilerin tuzağına düşmeme zamanı. Beşer şaşar, koca peygamber Yunus as, Hz Yusuf as bunlara örnektir. Peygamber olmalarına rağmen Rabbine karşı gelmenin cezasını çekmişlerdir. Şimdi sorarım size milletimizde faiz, zina, fuuş, beynamazlık, dünyaperestik diz boyuyken neden cezalandırılmayalım. Zaman nerde hata yaptık deyip tövbe etme zamanıdır. Allah düşmana vatan toprağımızı çiğnetmesin, Suriye'de can veren küçük şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine bizleri affetsin ve bağışlasın onların hesabını bize sorarsa nasıl görmedik bilmedik diye biliriz, fitneyi çıkaranların fitne bacaklarına dolansın ve bizi bu fitneye ortak etmeye çalışanlardan korusun.





ÇALIŞAN ANNE, ÇOCUKLARININ BAŞINDA OLAN ANNE



       Eski çalışan anne, yeni çocuğunun başında anne olarak yazıyorum. Bu yazı benim haricimde kimseyi bağlamayan kendi yaşadığım zorluklar, duygusal buhranlarım sonucu almış olduğum karardan son derece mutlu olmamın sonucunda çıkmıştır.


       Bir oğlan çocuğuna sahibim. Herkesin yavrusu kendine özel evladımda benim için çok özel bir varlık. Evlenmeden önce çalıştığım için evliliğimin ilk yılı ve oğluma hamile olduğum süre boyunca çalıştım hatta ileri gittim oğlum dört aylık olduktan sonra çalışmaya devam ederek altı ay çalışmamı sürdürdüm. Burda önemli olan çalıştığınız yer, çalışma şartları ve merhametli müdürler diliyorum. Benim çalıştığım yerde şartlar bir bayan göre oldukça çetrefilli ve emzikteki bir çocuk hastalandığında hastaneye babası götürsün annesine izin veremeyiz diyebilecek bir müdüre sahip olmam psikolojik olarak da beni yıprattı ve çok sevdiğim işimden bir çok kırgınlıklar ve kırıklarla ayrıldım. Ayrıldığıma hiç pişman olmadım şükürler olsun eşim beni kimseye muhtaç etmeyecek maddi gelire sahipti. Karakterim gereği mükemmeliyetçiyim ve çalışmayı seviyorum ne olacaksan en iyisi olacaksın düsturuyla oğlum iki buçuk yaşına geldiğinde reddedemeyeceğim çok güzel insanların çalıştığı bir yerden teklif aldım ve yeniden denedim.

        Bu çalıştığım yerdeki kardeşlerim çok iyi insanlardı ve hepimizin bayan olması çalışma şartlarımızı ve ortamımızı daha güzel kılıyordu. Ama evime uzak olması ve oğlumun gece huysuzlanmaları maddiyatı arkada bırakmama neden oldu. Dört aylık bu maceramda çok güzel arkadaşlıklarım oldu buna vesile olan sevgili müdürüme selam ederim :)
 
 
       Sonuç on aydır evdeyim diyelim oğlumla güzel vakit geçirip araba yarışı oynuyoruz. Arada kavga da ediyoruz babamız araya giriyor şimdi geriye dönüp baktığımda oğlumun fotoğraflarına şükrediyorum ki hep yanındaydım ve o günleri iyi ki çalışarak heba etmemişim. Şu an küçücük çocuğunu bakıcıya anneanneye ya da babaanneye bırakan arkadaşlarıma çalışmayı seçmiş olmalarından dolayı onları tebrik ediyorum ve fıtratlarının üstünde bir güç sarf ettiklerini babalarında bilmesini istiyorum çalışan ve çocuğu olan anneler ödüle layık lütfen başlarında bulunan yöneticiler bunu bilsin ve ona göre davransın annelere.
 
 
 
 
 
       Akşam altıdan sonra eve gelen annenin ev mesaisi gece on ikiye kadar devam etmekte erkekler gibi akşam eve gelince mesaisi bitmemekte. Hem anne olup hem çalışan kardeşlerime Allahtan sabır ve kuvvetlerine kuvvet diliyorum ben kolayı seçtim evdeyim ve mutluyum. Tüm annelere  evlatlarıyla iki cihanda mutluluklar.


Anneme ve annelere itafımdır.

    








AKILLI OLAN BİZ Mİ TELEFON MU?

         Evet uzun zaman oldu ve maalesef bloğumla ilgilenemedim.
 
         Bu ilgisizliğimin bir çok nedenle beraber evde ki m.ö 1500 yıllara dayanan bilgisayarımızdan
yazı yazmanın ölüm olması da nedenlerimden biri. Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte elimize aldığımız akıllı telefonlar biz insanları aptallaştırmakta ve kendinden başka şeylerle ilgilenmemize izin vermemekte acaba aklı olduğu için tüm yaratılmışlardan üstün olan biz insanlar ve ayrıca özel olarak yaratılıp güzellikler bahşedilen ümmeti Muhammed bu akıllı telefonlarla ne yapmakta.
 
         Şu ara sosyal medya da maalesef Suriye katliamı görsellerle ve beddualar eşliğinde telefonlarımızda arzı endam etmekte. Ben de bir çok kişi gibi " Kahrol Esad, bu masumlara nasıl kıyarsın Müslüman Müslümana bunu yapar mı" ve daha bir çok şey yazıp facebook kahramanı olabilecekken hiç yorum yapmıyorum  çünkü bunları yazmak kimseye fayda getirmez yapılması gereken ihlasla dua, kolundaki altın bileziği yardıma muhtaçlar için hiç gözünü kırpmadan güvenilir bir yardım kuruluşuna vermek, bir yaraya merhem olmak.Bu facebook kahramanlarına desek ki bir himmet hasıl oldu on yirmine varsa ver aaa olur mu en pahalı parfümler nefsi olarak alınır en pahalı eşarplar takılınır, en gözde mekanlarda gezilir ama on lira yirmi lira nefse ağır gelir.
 
       Rabbim bizlere Hz. Ebu Bekir efendimiz gibi malının hepsini verebilmeyi değilse de Hz Ömer gibi yarısını hibe edebilmeyi nasip etsin ve hep veren el olmayı bahşetsin.


AMİN AMİN AMİN.

    

07 Şubat 2013

Zaman Akıp Giderken....

                 Farkındayım, bu ara yazmıyorum biriktiriyorum. Geçen internette gördüğüm bir fotoğraf üzerine yazmayı düşünüyorum. Bu öyle bir fotoğraf ki yazmaya bile gerek duyulmayacak cinsten. Merhamet sahiplerinin anlayabileceği, daha doğrusu hissedebileceği çok derin duyguların belki de telfaüzu olacak. 

                  Bu öyle bir fotoğraf ki hani bazı durumlar olur da söylemekten bile imtina ederiz, başımıza gelmesinden öyle korkarız ki '' Düşmanına bile dilemem'' dedirtir bize. Empati kurmaktan bahseder NLP uzmanları, yaşam koçları işte bu empati bile kurulamayacak bir durum. Şahsen ben beş gündür her gözümün önüne gelişinde tüylerimi diken diken eden bu manzara karşısında yaşasın cehennem nidaları atmaktan kendimi alamıyorum. 

                Şu an bu fotoğrafı yayınlamayacağım çünkü bu yazıyı yazmak benim için kolay olmayacak ve biraz zaman istirham ediyorum. 

04 Ocak 2013

KALK ARTIK...



Hani aşıklar vardı uğruna ölen
Hani mecnunlar vardı çöllere düşen
Bu davada ölen Musablar vardı.
Üstadın dediği gibi şimdilerde
Bu dava öksüz, bu dava yetim, bu dava büyük…
Sana mı düştü bu yük.
Coşsun artık Sakarya baksın hele yiğitlere
Baksın hele hizmet için ölenlere, hicret edenlere
Kalk artık ayağa Sakarya
Gel artık sevgili
Gel de gör senin için ölenleri
Her gece gözyaşı dökenleri…

Not: 2004 yılında yazmış olduğum bu şiirin devamını elbet bir gün getireceğim.

Meryem Ekim ALTINER
2004 /ANKARA 

UNUTMA Kİ !





  

Her gün batımında çöken geceye aldırma,
Olacak akşamların doğan gündüzleri vardır.
Karanlıktan mutlulukta doğar unutma!
Her karanlığın sonunda aydınlık vardır.
Yitirme ümidini sarıl onlara,
Tükenmek ümitsizlikse hayatta;
Sarıl umuduna hiçbir zaman bırakma.
Unutma ki; umutsuzluğun sonunda
Hazin bir hayat vardır.
Hedefini bil, bildiğinden şaşma
Yanlış olsa da bir şeyler bilmek iyidir
Sonunda doğruyu öğrenmek varsa.


Unutma ki; Her yanlışın ardında bir gerçek vardır.
Sen hep doğruları ara hayattın da
Tek pencereden bakma hayatta
O evin başka pencereleri de vardır.
Unutma
Unutma ki;
Hayat acımasız
Hayat keder dolu, hayat bedbah…
Hayatta kalmak için
Aç pencerelerini,
Solmak üzere olan ümitlerine vursun güneş
Vursun ki;
Solmak nedir bilmesin ümitler
Bilmesin ki;
Bu zorlu hayatta yitip gitmeyelim.
Meryem Ekim Altıner
2003 /Ankara 

24 Aralık 2012

Yılbaşında Safları Sık Tutalım LÜTFENNN





         Bir yılbaşı furyasıdır alıp yürüdü. Ne oluyoruz nerdeyiz kim bu sakallı kırmızı kıyafetli  ho ho diye göbeğini tutan adam. Biz Türkmüyüz. Evet deyişinizi duyar gibiyim. Eee söyle bakalım hoş bir Türklük davası tutanlar yada Kemalistler Osmanlıyı kabul etmeler tamam Göktürklerin tarihine bakalım var mı bizim kültürümüzde bir noel kültürü yok. Ee bu yapılan iş ne. Nedir bizim Şükran günü niyetiyle hindi pişirmemiz. Yeni yıla kızmızılarla girince uğur getirmesi felan. Şükran Günü’nün ne olduğunu aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.


Şimdi biz ne Kanadalıyız ne Amerikan. Ki uğur inancı  çok tanrılı pagan dinlerinden kalma bir inanç. Nazar boncuğu Şamanist bir inaç. Bakın aslında biz Müslüman olduğumuzu idea etmekteyiz fakat inancımızı sorgulasak yok uğur getiren kırmızı, uğurlu sayı, uğurlu yüzük, uğurlu kalem vb. bir çok şeyi sıralayabiliriz. Yani bunun altından şu çıkar uğurlu çünkü benim istediklerim oluyor bu objeyi yanımda taşırsam. Puta tapıyorum çünkü o benim tanrım ve yardımcım. Abarttığımı düşünebilirsiniz fakat bu uğur adledilen şeyler aynen putlar gibi hiçbir kudreti olmayan nesneler. Ya bu şeyin kendine hayrı yokken sana nasıl uğur getirebilir. İşlerini yoluna sokabilir. Bu yılbaşı olgusunun sadece küçük bir bölümüydü burda anlattığım. Şimdi gelelim çam ağaçlarına. Hiristiyanların inancına göre Hz. İsa mesih  gökten indiğinde çamın üstüne inecekmiş. Ya Müslüman geçinen kardeşim sen ki, Rabbinin her gün çağrısına kulak asmaz seni Yaradana karşı gelirsin. Ezandan rahatsız olup sabah ezanının sesi kızılması için şikayet etmedik yer bırakmazsın. Sen kendince bu kadar çağdaşsın. Dine karşı gelmek modernizim çağdaşlık ya eee  bu çamın senin evinde ne işi var.  

Üstad Necip Fazıl’ın dile getirdiği gibi.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.


1 Ocak tam bu mısraları anlatır. Mekke’nin fethidir. Bu gün öyle bir gündür ki evinden yuvasından yurdundan edilen Nebiler Nebisi (s.a.v.) Mekke’ye ayak basacaktır. Tekrar kovulduğu memleketine ve bu fetih kalplere nur olacak bir çok putperes yüzünü Alemlerin Rabbine dönecektir. Birçoğumuz belki bilmez bu günün Mekke’nin fethi olduğunu, birçoğunuz bilmez bu gün yapılan günahların zülmeti yüzünden evliyaların sabahlara kadar afları mağfiret olunmaları için dua ettiğini. Birçoğunuz bilmez gece yarısında Kuran okuyarak yağan zülmeti dağıtmaya çalışan müminlerin olduğunu.


Bu 1 Ocak öyle bir tarihtir ki, kişinin tarafını açık ve aleni belli ettiği bir tarihtir. Karınca misali Ey karınca İbrahim’in atıldığı ateşi senin bir damlacık suyun söndürür mü sanırsın. Bilirim söndürmez ama safımız belli olsun. İşte bir Ocak günü lütfen safları sık tutalım.